Paylaş
Keyfime göre

Pozitif Psikoloji Üzerine Mevlana dersi

İşiniz ya da ilgi alanınız Psikolojinin içinden ya da kenarından geçmenize neden olduysa derinliği kestirmenizin mümkün olmadığını anlarsınız. Okuduğunuz her kuram, her yazar ve hayata dair yaşanmışlıklar karşısındaki merakınız daha da artar. Bazen tanımlar ya da çıkarımlarınız çelişebilir. Kendinizden emin olduğunuzda her an farklı bir durumla başa dönüş yaşayabilirsiniz.

Yüzyıllardır konu ile uğraşmış ve bu bilimin kuramlarını ortaya koymuş kim varsa okumuş olabilirsiniz. Psikolojinin anlaşılır olmadığı durumlarda karamsar bir ruh hali sizi ele geçirir. Okuduklarınızı somut bir obje haline getirmek ve anlamak size zor gelir.

Pozitif Psikoloji olarak tanımladığımız ve sosyal hayatımızda birey olarak farkındalığımızı ortaya koyan tüm değerlerimiz bizim için asıl olandır. “Kendini tanımak, farkındalık, empati, iletişim becerisi, özgüven, motivasyon, planlama çözüm becerisi, öfke kontrolü, ilişkiler, sebatkarlık, karar vermek, uzlaşmacı yapı” ve bu alana koyabileceğimiz daha onlarca özellik.

Sizlerle pozitif psikoloji üzerine dahiyane bir anlatımı paylaşmak istiyorum. Bir ders niteliğinde. Okuduğunuzda tüm çıkarımlara sorunsuz ulaşabiliyorsunuz.

Yalın ama bir o kadar da derin. Kısa ama bir o kadar da sonsuz.

 

Mevlana dan Pozitif Psikoloji Üzerine Doyumsuz Bir Ders;

 “Sonsuz bir karanlığın içinde doğdum. Işığı gördüm, korktum. Ağladım.

Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim. Karanlığı gördüm, korktum. Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi…Ağladım.

Yaşamayı öğrendim. Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu; aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.

Zamanı öğrendim. Yarıştım onunla…Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim…

İnsanı öğrendim. Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu…Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.

Sevmeyi öğrendim. Sonra güvenmeyi… Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu ,sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.

İnsan tenini öğrendim. Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu…Sonrada ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.

Evreni öğrendim. Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim. Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreyi aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.

Ekmeği öğrendim. Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini…Sonrada ekmeği hakça bölüşmenin bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.

Okumayı öğrendim. Kendime yazıyı öğrettim sonra…Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana…

Gitmeyi öğrendim. Sonra dayanamayıp dönmeyi…Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi.

Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta…Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım. Sonrada asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine inandım.

Düşünmeyi öğrendim. Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim. Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak olduğunu öğrendim.

Namusun önemini öğrendim evde…Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu; gerçek namusun, günah elinin altındayken günaha el sürmemek olduğunu öğrendim.

Gerçeği öğrendim bir gün…Ve gerçeğin acı olduğunu…Sonra dozunda acının yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim.

Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim. Dostlarım, ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim. Olur ya… Kalp durur…Akıl unutur…Ben dostlarımı ruhumla severim…O ne durur, ne de unutur”

 

TH