Paylaş
Arkası Yarın

Rıza 4

 

Haysiyet Divanı konusunu Oya’ya anlatmalıyım diye düşündüm. Çok asil ve gizli bir göreve seçilmiştim. Amacı pek iyi değildi ama olsun. Kim bilir belki oda sadece Divan kısmını anlardı. Ama öyle olmadı. Hepsini anladı.

-Ne yani şimdi sen İspiyoncumu oldun? dedi.

Sıçmıştım. Sanırım bu Haysiyet Divanını bilmeyen tek salak benim.

-Hayır olmadım. Kabul etmeyeceğim dedim.

-Oktay ve Fikri hocaya böylemi söyleyeceksin dedi?

-Evet. Bana karışamazlar. Ben kimseyi gammazlamam diyeceğim. Göreceksin.

Hafta sonu çektirdiğim vesikalık resimlerimi Fikri Hocama verirken ağzımdan tek kelime çıkmadı. Bunu Oya'ya nasıl anlatacağımı düşünüyordum? Allah’ım niye ben!

İki gün sonra nöbetçi öğrenci sınıfa girip İngilizce dersinin ortasında,

- Fikri Hocamız Rızayı çağırıyor, dedi.

Beni çağırmış. Birden verilen gizli görevin ağır sorumluluklarını omuzlarımda hisseden ben sınıftan ağır adımlarla çıktım. Diğer taraftan kalbimin bozulan ritmi ve heyecanımdan işemek ihtiyacı arasında yan gözle sınıfa bakıyordum. Ben hepinizden farklıyım diye düşündüm. Merdivenleri indim ve Fikri Hocamın odasının kapısında buldum kendimi. İçeriden kahkaha sesleri geliyordu. Birden rahatladım. Ve kapıyı tıklatıp girdim.

-Hocam beni çağırmışsınız dedim, kalın çıkıp tiz biten sesle. Bu sesin çıkmamak için ses tellerime tutunduğunu ama zorunlu bir çıkış yapınca da “ne olacaksa olsun” der gibi ağzımdan çıktığını söyleyebilirim. Zira o sese benzer bir ses tonunu bir daha çıkaramadım. Birden odadaki herkes kahkaha attı. Ne oldu anlayamadım. Fikri hocam verdiğim vesikalık resimlerden bir tanesini bana verdi.

-Al bunu yenisini getir! dedi.

Resme bakınca üstündeki; “gazoz buz gibi” yazını okudum. Birden oda etrafımda dönmeye başladı. Türk filmlerindeki kötü karakterlerin kahkahaları yükseliyordu. Kendimi bir anda sıcak suda yıkanmış yünlü kumaşın uğradığı boyut kısalmasına maruz kalmış gibi hissettim. Ama yazıyı tanıdım. Tanrım. Abimin yazısı!

Nereme sokacağımı bilmeden resmi alıp odadan çıktım. Bunun acısını ondan nasıl çıkartabilirim diye düşünürken aklıma parlak fikir o anda geldi. Abimin çok sevdiği bir şeye zarar vermeliydim. Şifreli Bond Çanta.

Akşam okul çıkışında eve çantasını koyup Arkadaşlarıyla top oynamaya giden ağabeyimin çantasının kilit kısmına Babamın elektrik kontrol kaleminin ucuyla verdiğim zarar nedeniyle akşam çantasını açmak için verdiği uğraşı seyretmek çok keyifliydi. 20 dakikalık süreçte bunu başaramayınca babamdan yardım istedi. Oda uğraştı ve kilit kırıldı.

Malınızın kıymetini bilmiyorsunuz diye bağıran babamdan kafasına yediği tokat çok sert olmasa da beni çok mutlu etti. Devamını beklerken Annem araya girdi. Lanet olsun. Daha fazla dayak hedeflemiştim. Ama asıl güzel olan ağabeyimin sabah kitaplarını naylon poşette okula götürmesiydi. Bana taşımam için yaptığı şantajlara asla boyun eğmedim.

 

TH